Malpraktis Davalarında Doktorun Cezai Sorumluluğu

Bu yazımızda malpraktis davaları, malpraktis davası zamanaşımı konuları malpraktis örnekleriyle anlatılacaktır. Malpraktis davalarında doktorun cezai sorumluluğu konusunda Bursa Malpraktis Avukatından hukuki destek alınması gerekmektedir. Bursa’da ve Türkiye’de yaşamış olduğunuz tüm sorunlar, davalarınızın takibi ve hak kaybı yaşamamanız için Bursa Avukatlarına muhakkak danışmanız gerekmektedir. Ofisimizde Doktor Avukatı ve Hasta Avukatı olarak sizlere hukuki destek sağlanmasını için iletişim numaralarımızdan bizimle irtibata geçebilirsiniz.

  1. Genel Olarak

Malpraktis davalarına ilişkin olarak doktorun ve hastanenin hukuki sorumluluğu konusuna bir diğer yazımızda değinmiştik. Buraya tıklayarak yazımıza ulaşabilirsiniz. Doktor ve Hasta olarak yaşamış olduğumuz sorunlarda hukuki süreçte hak kaybı yaşamamak adına Bursa Avukatı, Bursa Ceza Avukatına başvurmak size fayda sağlayacaktır.

Malpraktisten söz edebilmek için ortaya çıkan sonucu doktorun, sağlık çalışanının öngörebilmesi ve önleyebilmesi gerekmektedir. Öngörülebilirliğin tespitinde işlemi yapan kişinin yaşı, zekâsı, görgüsü, eğitim ve sosyal seviyesi gibi faktörler göz önünde bulundurulacaktır. Bu konuda tedaviyi gerçekleştiren doktor/sağlık çalışanının aldığı eğitim, mesleki tecrübe, çalışma koşulları, hastanın ve hastalığın niteliği ve tıbbi müdahaleyi gerçekleştirdiği zaman ve şartlar göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin; ilçede küçük bir hastanede görev yapan doktor ile büyükşehirdeki bir hastanede görev yapan doktorun aynı koşulları sağlaması beklenemez. Malpraktis Avukatı hak kaybı yaşanmaması için mutlaka başvurulması gereken bir kurumdur.

  1. Malpraktis Hangi Suçlara Sebebiyet Verir?

Türk Ceza Kanunu ve ilgili diğer mevzuatta yer alan düzenlemelerle gerçekleştirilen fiil neticesinde ortaya çıkan suç tespit edilecektir. Doktorun fiili neticesinde cezai sorumluluğunun doğup doğmayacağı hususunu kasti davranıştan doğan cezai sorumluluk ve taksirli davranıştan doğan cezai sorumluluk ve ihmal suretiyle doğan cezai sorumluluk olarak incelemek gerekir. Öldürme ve yaralama dışındaki durumlarda da TCK m.257 kapsamında görevi kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Bursa Ceza Avukatı sizlere hukuki süreçte destek sağlayacaktır.

TCK M. 257 – Görevi kötüye kullanma

 (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Doktorun kasti davranışlarından doğacak olan sorumluluğunun belirlenmesinde doktorun yapacağı müdahalelerde tedavi amacının olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Doktorun/sağlık çalışanının tedavi amacı dışında başka bir amaçla hareket etmesi halinde kasıtlı sorumluluğu doğacaktır. Hasta üzerinde tedavi amacı taşımaksızın öldürmek/yaralamak için hareket eden doktor/sağlık çalışanı suçu kasten işlemiş olacaktır ve bu kapsamda bir suç işlemiş olacaktır.

Doktor/sağlık çalışanının fiilinin taksirle işlenmiş bir suçu oluşturması hususu bakımından beklenen olası risklere karşı gerekli önlemlerin alınması, işlem sırasında yeterli dikkat ve özeni göstermesidir. Doktor/sağlık çalışanı işlem esnasında tıp biliminin gerektirdiği tüm kurallara uymuş, gerekli özen ve dikkati göstermiş olmasına rağmen zararlı sonuç ortaya çıkmış ise hekimin cezai sorumluluğu doğmaz. Tabi ki de burada da önemli olan koşullardan birisi de işlemin tedavi amacıyla yapılıyor olmasıdır. Bursa avukatına başvurarak hukuki sorunlarımızın çözümü konusunda destek alabilirsiniz.

Doktor/ Sağlık çalışanı tarafından taksirle suç işlenmesine sebep olabilecek işlemler;

  • Hatalı teşhis ve bununla ilişkili olarak yanlış tedavi seçimi
  • Doğru teşhis sonrasında hatalı tedavi uygulamak
  • Tedaviyi yanlış uygulamak
  • Tedaviyi geç uygulamak
  • Gerektiğinde acil tedbirleri uygulamamak gibi vb. durumlar

Yapılan işlem neticesinde taksirli suçlar bakımından kanunda düzenlenmiş olan suçlar Taksirle Öldürme ve Taksirle Yaralama Suçudur.

TCK. Madde 85- Taksirle Öldürme

(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

TCK. Madde 89 – Taksirle Yaralama

 (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Vücudunda kemik kırılmasına, c) Konuşmasında sürekli zorluğa, d) Yüzünde sabit ize, e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/5 md.) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz

TCK m. 83’te kasten öldürmenin ihmali davranışla gerçekleştirilmesi düzenlenmiştir. Aslında burada da kasıtlı hareket durumu söz konusudur. Hekim/sağlık çalışanının ihmal davranışının icrai davranışıyla eş değer olması durumunda cezai anılan kanun maddesi uyarınca cezai sorumluluk doğacaktır. Örneğin; hastanede gözetim altında tutulan ve belirli periyotlarla ilaç verilmesi gereken hastaya ilaç verilme zamanında bu ilaç verilmezse ve bunun neticesinde ölüm gerçekleşirse hekim/sağlık çalışanının cezai sorumluluğu doğacaktır. Cezai sorumluluğun doğacağı hallerin tespiti bakımından Bursa Ceza Avukatı ve Bursa Ağır Ceza Avukatına başvurmalısınız.

TCK m.83’te kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi şu şekilde düzenlenmiştir;

TCK. M.83 – Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi

 (1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.

(2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin; a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması, b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması, Gerekir.

(3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.

  1. Türk Ceza Kanununa Göre Ceza ve Dava Zamanaşımı

Ceza zamanaşımı ve Dava Zamanaşımı Türk Ceza Kanunu’nun 68 ve 66. maddelerinde düzenlenmiştir. TCK m. 68’de düzenlenen ceza zamanaşımına ilişkin hüküm şu şekildedir.

TCK m. 68- Ceza Zamanaşımı

 (1) Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez: a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl. b) Müebbet hapis cezalarında otuz yıl. c) Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmidört yıl. d) Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl. e) Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl.

(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez.

(3) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı yurt dışında işlenmiş suçlar dolayısıyla verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis veya on yıldan fazla hapis cezalarında zamanaşımı uygulanmaz.

(4) Türleri başka başka cezaları içeren hükümler, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz edilmez.

(5) Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.

Ceza zamanaşımı yukarıda yer alan kanun hükmü uyarınca kişi hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleştikten geçen süre neticesinde cezanın infaz edilememesidir. Kişi hakkında tesis edilmiş bir mahkûmiyet hükmü mevcuttur ancak yukarıda yer alan süreler geçmiştir bu durumda kişi hakkında verilen ceza infaz edilemeyecektir. Zamanaşımına ilişkin sürenin doğru tespit edilmesi için Bursa Ceza Avukatı hukuki destek sağlayacaktır.

Dava zamanaşımı ise TCK m.66’da düzenlenmiştir. Kanun hükmü şu şekildedir;

TCK m.66- Dava zamanaşımı

 (1) Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası; a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl, b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl, c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl, d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl, e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, Geçmesiyle düşer.

(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.

(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri de göz önünde bulundurulur.

(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.

(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/8 md.) Aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye başlar.

(6) Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs halinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.

(7) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi halinde dava zamanaşımı uygulanmaz.

  1. Malpraktis Türleri Nelerdir?

Malpraktis tedaviden önce başlayacak ve tedavi süresi ve tedavi sonrasında da ortaya çıkabilecektir. Hastanın hastalığının teşhisinde hata yapılması malpraktis oluşturacaktır. Hekimin teşhiste başarılı olma yükümlülüğü bulunmaktadır. Hekim uzmanlığının ve hastalığın gerektirdiği şekilde hareket etmelidir.

Tedavi sürecini doktor tedaviyi modern tıp bilimine uygun olarak yürütmelidir. Teşhis doğru olmuş olsa bile uygulanan tedavi geçerli tıbbi bilgiler ile yapılmalıdır. Hatalı tedavilere örnek olarak; doktorun kendi uzmanlık alanı dışındaki bir cihazı kullanarak tedavi gerçekleştirmesi, gözlem altında tutulması gereken hastanın taburcu edilmesi tedavi sürecinde malpraktis oluşturur. Bu noktada önemli olan bir husus ise doktorun tedavi amacıyla bilimsel ve mesleki sınırlar içerisinde uygulamış olduğu tedavi yöntemleri kusur olarak kabul edilemez.

Doktorun tıbbi yardım yükümlülüğünü yerine getirmemesi, yardımdan kaçınması veya geciktirmesi de malpraktis sayılacaktır. Örneğin; doktorun doğum için gelen hastayı tedavi etmeyip il hastanesine sevk etmesi.

Hak kaybı yaşamamak için hukuki sürecin başlangıcından sonuna kadar Bursa Malpraktis Avukatı, Doktor Avukatı, Hasta Avukatı, Bursa Ceza Avukatına başvurulmalı ve hukuki süreç avukat ile takip edilmelidir. İnternet sitemizde yer alan iletişim numaralarından bize ulaşabilir Bursa Avukatından hukuki destek alabilirsiniz.

Leave A Reply